РефератыИностранный языкT T rk deyimler ve T rk dilinde onlar n rol d r

T rk deyimler ve T rk dilinde onlar n rol d r

İÇİNDEKİLER


GİRİŞ............................................................................................
BÖLÜM I

1.1.Meydana gelme ve geliştirme...................................................


1.2. Açıklamalı deyimler sözlüğü ..................................................


1.3. Deyim aktarmasi ......................................................................


BÖLÜM II


2.1. Deyimlerin hayatı.....................................................................


2.2. Deyimlerin tercüme çeşitleri......................................................


KAYNAKLAR
........................................................................................


SONUÇ.....................................................................................................


GİRİŞ


Deyim:İki veya daha fazla sözcüğün bir araya gelerek kendi anlamlarından başka anlam taşıyan sözcükler üretmesine diyoruz.


Deyimler, bir dilin belki binlerce yıllık tarihi içinde gelişip olgunlaşması safhasında, o dili konuşan milleti acı-tatlı, müsbet-menfi hayat tecrübesini derin izlerini taşıyan...adeta, ilacı konsantre eden hap gibi, anlam yoğunluğu yüksek bir-iki kelimelik terkiplerdir. Bunlardan mahrum bir dil, tadı-tuzu olmayan yavan bir yemek...ahengi olmayan, rastgele ağızdan çıkması bir söz ve beyan gibidir.Deyimler olmadan o dilin zenginliği noksan kalır. Deyimler, ait olduğu dili kullanan milletin zeka kesinliği ve kavraklığının,kısa ve özlü ifade gücünün bir özlüsüdür. Deyimlerle takviye edilmiş konuşma ve yazılı metin daha çekici ve daha tesirlidir.


Deyimlerin özellikleri: a) Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez, herhangi biri atılamaz, yerlerine başka kelimeler konulamaz. Meselâ "yüzün ak olsun" yerine "yüzün beyaz olsun" denilemez, "ocağına incir ağacı dikmek" yerine "ocağına çam ağacı dikmek" denilemez, "ayıkla pirincin taşını" yerine "ayıkla bulgurun taşını" denilemez, "dilinin altındaki baklayı çıkar" yerine "dilinin altındaki şekeri çıkar" denilemez, "tüyleri diken diken ol-" yerine "kılları diken diken ol-" denemez. Ama istisnalar yok değildir: "baş başa vermek" ve "kafa kafaya vermek" gibi. Araya başka kelimeler girebilir: "Başını derde sokmak" Başını son günlerde hep derde soktu. b) Deyimler kısa ve özlü anlatımlardır. Az sözle çok şey anlatırlar: "Çam sakızı çoban armağanı", "dili çözül-", "dilinde tüy bit-", "dilini yut-" c) Deyimler en az iki sözcükten oluşurlar. Bu özellik deyimi mecazdan ayırır. 1. Ya kelime öbeği ve mastar şeklinde olurlar: ağzı açık, kulağı delik, eli uzun, kaşla göz arasında, bulanık suda balık avla-, dikiş tutturama-, can kulağı ile dinle-, köprüleri at-, pire için yorgan yak-, pişmiş aşa su kat-, kafayı ye-, aklı alma-, akıntıya kürek çek-, ağzı kulaklarına var-, bel bağla-, çenesi düş-, göze gir-, dara düş-, 2. Ya da cümle şeklinde olurlar ki bunların bir kısmı gerçek olaylara yada öykücüklere dayanır.


Yorgan gitti, kavga bitti. Dostlar alışverişte görsün, Çoğu gitti azı kaldı, Allah bana ben de sana, Atı alan Üsküdar'ı geçti, Tut kelin perçeminden, Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı, Kızım sana söylüyorum, gelinim sen alın. Ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuğun var?, Ne şiş yansın ne kebap, Fol yok yumurta yok .. d) Deyimler özel anlamlı sözlerdir. Deyimler genel yargı bildirmezler. Deyimler bir kavramı belirtmek için bulunmuş sözlerdir. Öğütte bulunmazlar. Atasözleri ise genel anlamlı sözlerdir. Ders vermek, öğütte bulunmak için ortaya konulmuşlardır. Deyimle atasözünü ayıran en önemli nitelik budur. Meselâ: "İşleyen demir ışıldar" atasözüdür. Çalışmanın önemini anlatmaktadır. Bu yargı dünyanın her yerindeki insan için geçerlidir. e) Deyimlerin çoğunda kelimeler gerçek anlamından çıkarak mecaz anlam kazanmışlardır. Çantada keklik, ağzı açık, kulağı delik, abayı yakmak, devede kulak, hapı yutmak, fol yok yumurta yok, hem nalına hem mıhına, ne şiş yansın ne kebap, ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuğun var? Bazı deyimler ise anlamlarından çıkmamışlardır: Çoğu gitti azı kaldı, ismi var


MEYDANA GELME VE GELİŞTİRME


Nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaşan atasözlerinin tamamıtümce şeklindedir. Kısa ve kalıplaşmış özlüsözler biçiminde rastladığımız deyimler,daha önceki kuşakların yargılarını ve gözlemlerini genellikle dilsel bir imge şeklinde,bizlere yaşamımızda yol gösterici birer kural olarak sunarlar.


Deyimler ise toplumca benimsenmiş, genellikle kalıplaşmış sözcük öbeklerinden


oluşmaktadır. Benzetme, eğretileme, örtmece gibi değişik söz sanatlarından yararlanandeyimleri, bir hadiseyi, bir durumu betimlemek, ifade etmek için kullanırız. Atasözlerinden farklı olarak, hüküm özelliği taşımayan deyimler, bir tümce içinde örülü olarakkullanılmadıklarında eksik ve anlamsız kalırlar.


Atasözleri ve deyimleri betimlemek ve açıklamak oldukça güç bir iştir. Güncel an-


lamlarını kavrayabilmek için onların bir sözce ya da metin içinde geçiyor olmaları gerekmektedir.


1965'te çikan Atasözleri ve Deyimler adlı kitabımıza yurdumuzun her yerinde kullanılan sözleri almış, bölgelere özgü olanları almamıştık. 1989 tarihine değin yapılan beşinci baskıda bu tutum değişmedi. 1991'deki altıncı baskıda kimi bölge sözlerine de yer vermiş, bunları ulama başlığı altında kitabın sonuna eklemiştik. Yedinci baskıya genel ve yerel birkaç yüz söz daha ekleme gereğini duyunca, bunları ve önceki ulamaları asil metne katma zorunluluğu kendini gösterdi. Böylece ilk baskıda 5700 olan söz sayısı şimdi 8977'ye ulaştı.


Yeni baskılarda yerel sözlere de yer vermemizin nedeni, bunlarin -toplumsal gelişmelerle birlikte- genellik kazanmakta ya da kazanabilir nitelikte olmalarıdır. Radyo, televizyon, gazete, dergi, telefon, okul, tren, otobüs, uçak gibi eğitim ve ulaşım araçlarının çogalması, bölgeler arasindaki ayrılıkları gittikçe azaltmaktadir: Nitekim 50-60 yil önce yazı dilimizde görülmeyen birçok bölge sözcükleri simdi yayın araçlarımızda ve toplumun dilinde kullanılmaktadır. Bunun gibi, birtakim yerel deyimler de bölgelerinin sinirini asarak genellesmektedir. Şu da var ki bir söze kesin olarak genel ya da yerel demek kolay değildir. Çünkü bu niteleme, bilgi ve görgü düzeylerine göre kisiden kisiye degisir: Bir kişinin genel nitelikte gördügü sözü, baska bir kişi bu nitelikte görmeyebilir; işitmemiş de olabilir. Kitabımızın söz sayısını çogaltmamıza ve kullanış alanlarının sınırını biraz genişletmemize bu durum yol açmıştır. Burada bir konuya daha değinmek istiyorum: Genel ve yerel sözler arasındaki sınırın kesin olarak çizilememesi durumu, kimi sözlerin atasözü ve deyim sayılıp sayılmaması konusunda da vardir.


Her dilde deyimler vardir. Toplumbilim, ruhbilim, eğitim, ekonomi, felsefe, tarih, ahlak, folklor... gibi birçok konuları ilgilendiren ve birçok yönlerden inceleme konusu edilmeye değer olan bu ulusal varlıklar, deyiş güzelligi, anlatım gücü, kavram zenginligi bakımından pek önemli dil yapılarıdır. Bizdeki eskiden sav, mesel, tabir diye anılmış olan ve eski, yeni konuşma


dillerinde manzum, mensur yazılar arasında kullanılmış ve kullanılmakta bulunan atasözleriyle deyimler, birçok kimselerce derlenmiş ve kitap olarak yayimlanmış ise de ne gibi özellikleri bulunan söze atasözü, ne gibi özellikleri bulunan söze deyim denilmek gerektigi ciddi olarak incelenmemiştir. Başta Sinasi'nin Durub-i Emsal-i Osmaniyye'si olmak üzere bütün derlemeler, atasözleri adı altında verilen deyimlerle, deyim adı altında verilen atasözleriyle ya da ne atalarsözü, ne deyim olan birtakim laflarla doludur. Bu karışıklık sürüp gitmektedir. Her iki söz çeşidinin ortak niteliği olan özlü, kalıplaşmış, hoşa giden bir anlatım aracı olmak, bu sözleri birbirine karıştırmanın başlıca nedenidir. Biz bu incelememizde birleştirici nitelikleri de ayırıcı nitelikleri de göstermeye çalışacagız ve bu konu ile ilgili eserlerde gördügümüz yanılmaları belirttik. Atasözlerinin ve deyimlerin ana niteliklerini çizmek o kadar güç bir şey değildir. Ama kimi zaman -gökkuşaginin yan yana bulunan iki rengi arasında oldugu gibi- atasözleriyle deyimler ve bunlarla bayağı sözler arasında kesin bir sınır bulunmadığından, bir sözün niteligi ikircimli bir konu olur. Bununla birlikte sarı, yeşil, mavi nasıl ayrı ayrı renkler olarak varsa atasözleri, deyimler, bayağı sözler de öylece, nitelikleri ayrı söz çeşitleri olarak vardır. Otuz yıl öncesine kadar deyime de, terime de tabir ve istilah deniliyordu. Eskiden hem atasözlerinin hem birtakım deyimlerin başka bir adı da meşhur sözler idi. Yeniler gibi eskiler de darbimesel, meşhur söz, tabir, istilah sözcüklerinin özelliklerini belirtmemişler, bunlar arasındaki farkları göstermemişlerdir.


Atasözleri Bizim, gelenekle yerlesmis bir atalarsözü almayisimiz vardir. Bu anlayisa göre atasözleri, ulusal varliklardir. Tanri ve peygamber sözleri gibi ruha isleyen bir etki tasirlar. Inandirici ve kutsaldirlar. Nitekim eski bir


atasözü söyle der: Atalar sözü Kur'ana girmez, yaninca yelisür (Birlikte kosup gider; ondan geri kalmaz). Atasözleri, genis halk yiginlarinin yüzyillar boyunca geçirdikleri denemelerden ve bunlara dayanan düsüncelerden dogmuslardir. Ulusun ortak düsünce, kanis ve tutumunu belirtir, bize yol gösterirler. Bir atasözüyle belgelendirilen tutumun dogrulugu herkesçe kabul edilir. Anlasmazliklarda bir atasözü en büyük yargicidir.


AÇIKLAMALI DEYİMLER SÖZLÜĞÜ


DEYİM: Çoğunlukla gerçek anlamından ayrı bir anlam taşıyan, en az iki sözcükten oluşan kalıplaşmış söz ya da sözcük grupları.eş.Tabir.


Deyimlerin Özü:


-Genellikle gerçek anlamından sıyrılarak başka bir anlama bürünürler: “Dilinde tüy bitmek”, “El, ağzı ile kuş tutmak” gibi...


-Kimi deyimlerde, asıl anlamlarından tamamıyla sıyrılmazlar. Yerine göre asıl anlamından da alınabilir, daha başka bir anlama da gelebilir. Bunu cümle içindeki kullanılış şeklinden anlarız. Örneğin “Baltayı taşa vurmak” deyimiyle ilgili olarak: Gerçekten de bir balta taşa vurulabilir; bu söz asıl anlamından ayrı olarak “ağzından dokunaklı, incitici bir laf kaçırmak” gibi mecazlı bir anlama da gelebilir. Bunu cümle içinde sözlerin gelişinden anlarız. “Kırk yıllık oduncu, baltasını taşa vurmasın mı?” “Kendini bilmezin biri baltayı öyle bir taşa vurdu ki.” “Baltayı taşa vurmak” deyimi, birinci cümlede gerçek; ikinci cümlede ise mecazi anlamında kullanılmıştır.


-Kimi deyimler de, sadece kendi sözlük anlamlarında (gerçek, asıl anlamında) kullanılır, başka bir anlam taşımazlar. Örnek: “Hem suçlu hem güçlü.” “İyiye iyi, kötüye kötü demek.”


Sözdizimi:


-Deyimler, sözdizimi bakımından üç grupta ele alınabilir: 1) Sonları bir mastarla (-mak/-mek) biten deyimler: İğne ile kuyu kazmak. Çam devirmek. 2) Cümle şekline deyimler: Ağzını bıçak açmıyor. Kaleminden kan damlıyor. Dostlar alışverişte görsün. 3) Yukarıdaki iki türe de girmeyen, daha çok birleşik sözcüklere benzeyen deyimler: İlk gözağrısı. Bağrı yanık. Kaşla göz arasında. Bir içim su.


Kalıpların Özelliği:


-Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Şekli, sözdizimi, sözcükleri değiştirilemez. Örneğin, “Yok devenin başı” deyimi “Devenin başı yok” biçimine sokulamaz. Yine “Kırdığı ceviz kırkı geçti” yerine, bir sözcüğü değiştirilerek “kırdığı fındık kırkı geçti” denilemez.


-Deyimler kalıplaşmış olmakla beraber, bazı deyimlerin kalıpları büsbütün donmuş sayılmaz. Sonları bir mastarla bağlananlarla, cümle biçiminde olan bazı deyimler, birleşik fiiller gibi çekilebilir. Çekimi göre de zamirleri değişir, sözcükleri değişmez. Örneğin, “gözden düşmek” deyimi: “Gözden düştüm, gözden düştün, gözden düştü; gözden düştük, gözden düştünüz, gözden düştüler” şeklinde çekilir. Kalıpları büsbütün donmuş sayılan ya da tarihi bir anekdota bağlı bulunan deyimler kesinlikle çekime gelmez; “eski çamlar bardak oldu” gibi.


-Çoğunlukla fiil olarak (msl.vakit almak) görülen deyimler, zaman zaman sıfat (msl. Kabak kafalı), zarf (msl.öğle üzeri) biçimlerinde; bazen de soru cümlesi (msl.ne dese beğenirsin?) ve ünlem cümlesi (msl. Vay anam vay) biçimlerinde görünürler.


Deyimlerin Başka Kullanımlarla İlişkisi


-Deyimler, çok kez, başka türlü halk kullanımlarıyla ve daha başka anlatım araçlarıyla karıştırılıratasözlerine, birleşik sözcüklere, Türkçe terimlere ve argo denilen sözlere... Bir karşılaştırma yapacak olursak: Atasözleri, az sözcükle çok şey anlatan özlü sözlerdir. Anlattıkları denenmiş, doğruluğuna inanılmış düstur (genel kural, kaide) niteliğindedirler.


Deyimler ise, kalıplaşmış anlatım araçlarıdır. Cümle şeklinde olanlar bile bir anlam bütünlüğü taşımaz. Asıl anlamlarını içinde bulundukları cümleden alırlar; aldıkları anlam da değişmez bir kural niteliğinde değildir. Örneğin: Denize düşen yılana sarılır. (Atasözü) Dört yanı deniz kesildi. (Deyim) Her iki sözde bir çaresizliği belirtiyor. Ancak birinci söz inanılmış, benimsenmiş bir düşünce, değişmez bir kural. İkinci söz ise, bir anlam bütünlüğü taşımıyor. Ancak şöyle bir cümle içinde: “Varını yoğunu kaybedince dört yanı deniz kesildi, tutunacak bir dal bulamadı” denilirse, bir çaresizlik anlamı ortaya çıkıyor ama, bu da değişmez bir kaide değil; varını yoğunu kaybeden herkesin dört yanı deniz kesilmez ki... Tutunacak bir el, tutunacak bir dal bulanlar da olur. O halde bu bir deyimdir.


Deyimleri öteki anlatım araçlarından da ayırabiliriz:


Deyimler, terimlere benzer. Terimler, anlamları daraltılmış bilimsel sözlerdir... Deyimler ise, anlamları genişletilmiş mecazlı sözlerdir ve en az iki sözcükten meydana gelirler.


Deyimler argoya da benzemez. Argo (bkz.), halkın geneli tarafından kullanılmayan, yalnızca belli çevrelerin kullandıkları, genel dilden ayrı, bir çeşit külhanbeyi ağzıdır. Deyimler ise, toplumun geneline mal olmuş, halk yapısı söz gruplarıdır. Bu bakımdan: Diktörgen terimdir; cızlamı çekmek argodur; deyim değildir.


Deyimler,dört gramer yapısından oluşmaktadır: 1-Tek bir kelimeden ibaret olup,semantik manasına göre dikkate alınarak. 2-Bileşil fiillerin kendisinden önce gelen kelimeye karşı elde ettiği hakimiyetle. 3-İsmin fiile hakim oluşuyla. 4-Her iki öğenin eşit oranda kalıplaşmasıyla meydana gelir. Deyimlerin ana karakterini anlamak için cümle içindeki kullanılışlarına dikkat etmek gerekir.Yukarıda sıralanan nitelikler göz önüne alınarak,deyimlerin gruplandırılması şöyle yapılabilir: Alay ve eğlenme maksadıyla yapılan deyimler: a-Tasviri olup fiil karakteri taşımadan kullanılanlar: ör:Ayran budalası b-Bir hüküm ifade edip atasözü değerine ulaşanlar: ör:Atı alan Üsküdar’ı geçti c-Hikaye karakteri gösterenler: ör:Hoppala d-Fiilin hakim olduğu deyimler: ör:Akıldan yana züğürt olmak Hikaye Deyimleri a-Tasviri mahiyette olanlar: ör:Adet yerini bulsun b-Dua mahiyetinde olanlar: ör:Bereket versin c-Hitap olarak kullanılanlar ör:Ayol d-Üzüntüyü,eseflenmeyi ifade edenler: ör:Ah…aksi şeytan e-Konuşmayı devam ettirmek amacıyla kullanılanlar: ör:Ha,ne diyordum f-Teselli mahiyetinde kullanılanlar: ör:Adam sen de Tasviri nitelikte deyimler: a-Tasviri olanlar: ör:Kuyu anası b-Fiilin hakim olduğu deyimler: ör:Alçak gönüllü olmak Mübalağa deyimleri: a-Tasviri mahiyette olanlar: ör:Ağzı açık kalmak b-Alay ve eğlenme ihtiva edenler: ör:Dananın kuyruğunu koparmak c-Küçümseme,tahkir ve ihtar unsurlarını içine alanlar: ör:Yüreğinde dağ açılmak Dua deyimleri: a-Nezaket ve iltifat unsurlarının hakim olduğu dua deyimleri: ör:Allah bir arada kocatsın b-Vecize mahiyetinde olan dua deyimleri: ör:Nemrut’un ateşini Hz.İbrahim’e gülzar eden Allah,sizin de yaktığınız ateşi bize selamet nuru etsin. c-İstihza yollu söylenen ve dalkavukluk çeşnisi ile bulunan deyimler: ör:Allah akıl versin,çok yaşa d-Allah’a şükür anlamında yapılan deyimler: ör:Hamdolsun,bin şükür. e-Büyü,tılsım bozmak veya yapmak için kullanılan deyimler: ör:Üzerliksin hevasın,her dertlere devasın İltifat,dalkavukluk,yaltaklanma ve sevgi deyimleri: a-Saray çevresinde padişah ve diğer devlet ricalini tasvir,takdir ve dalkavukluk için kullanılan deyimler: ör:Devletli,efendizadem b-Sevgiliye veya yaranılmak istenen kimseye karşı kullanılan hitap deyimleri: ör:A canım,canımın içi,ciğerimin köşesi,elmasım c-Sevgiliyi veya yaltaklık edileni tasvir için kullanılanlar: ör:Afeti can,gazali rana,hokka gibi ağızlı,kiraz gibi dudaklı d-Sevilen veya yaranılmak istenen şahsa söylenen,fiilin hakim olduğu deyimler: ör... - Üye olup tamamını bilgisayarınıza kaydedebilir, üzerinde değişiklik yapabilir, yazıcı çıktısı alabilirsiniz.


Deyim anlam


Deyim, en az iki kelimenin kalıplaşarak yeni bir anlam kazanmasıyla oluşan mecazlı sözlerdir. Kelimelerden biri veya her ikisi anlam kaybına uğrar.


Bu sözlerle gönlümü almış mı oldun?


Kendi düşüncelerinde ayak diriyordu.


Korktuğu başına gelmiş, arabası bozulmuştu.


Her gördüğüne dudak büküyordu.


Senin yaptığın pire için yorgan yakmak.


İki genç adam boğaz boğaza geldi.


Olur olmaz konularla baş ağrıtmayı seversin.


Bu şekilde anlatırsanız aklı yatar.


Sonunda korktuğumuza uğradık, çocuk kayboldu.


Matematiği aklım almıyor.


Çocuk ağzı açık beni dinliyordu.


Öğrenciler, beni can kulağı ile dinliyordu.


Hiçbir işte dikiş tutturamamıştı.


Bizimkinin iyice çenesi düştü.


Göze girmek için her şeyi yapıyor.


İşin ağırlığın gözümüzü korkutmuştu.


Bu soruya kafa yormanı istemiştim.


Çocuk eli uzun biri, cüzdanımı almış.


Burası çok ayak altı, şurada duralım.


Deyimlerin özellikleri:


a) Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez, herhangi biri atılamaz, ye<rlerine başka kelimeler konulamaz.


Meselâ "yüzün ak olsun" yerine "yüzün beyaz olsun" denilemez,


"ocağına incir ağacı dikmek" yerine "ocağına çam ağacı dikmek" denilemez,


"ayıkla pirincin taşını" yerine "ayıkla bulgurun taşını" denilemez,


"dilinin altındaki baklayı çıkar" yerine "dilinin altındaki şekeri çıkar" denilemez,


"tüyleri diken diken ol-" yerine "kılları diken diken ol-" denemez.


Ama istisnalar yok değildir: “baş başa vermek” ve “kafa kafaya vermek” gibi.


Araya başka kelimeler girebilir:


“Başını derde sokmak” Başını son günlerde hep derde soktu.


b) Deyimler kısa ve özlü anlatımlardır. Az sözle çok şey anlatırlar: “Çam sakızı çoban armağanı”, “dili çözül-”, “dilinde tüy bit-”, “dilini yut-”


c) Deyimler en az iki sözcükten oluşurlar. Bu özellik deyimi mecazdan ayırır.


1. Kelime öbeği ve mastar şeklinde olabilirler:


ağzı açık, kulağı delik,


eli uzun, kaşla göz arasında,


bulanık suda balık avla-, dikiş tutturama-,


can kulağı ile dinle-, köprüleri at-,


pire için yorgan yak-, pişmiş aşa su kat-,


kafayı ye-, aklı alma-,


akıntıya kürek çek-, ağzı kulaklarına var-,


bel bağla-, çenesi düş-,


göze gir-, dara düş-,


2. Cümle şeklinde olabilirler ki bunların bir kısmı gerçek olaylara yada öykücüklere dayanır.


Yorgan gitti, kavga bitti.


Dostlar alışverişte görsün,


Çoğu gitti azı kaldı,


Allah bana ben de sana,


Atı alan Üsküdar'ı geçti,


Tut kelin perçeminden,


Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı,


Kızım sana söylüyorum, gelinim sen alın.


Ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuğun var?,


Ne şiş yansın ne kebap,


Fol yok yumurta yok ..


d) Deyimler özel anlamlı sözlerdir. Deyimler genel yargı bildirmezler. Deyimler bir kavramı belirtmek için bulunmuş sözlerdir. Öğütte bulunmazlar. Atasözleri ise genel anlamlı sözlerdir

. Ders vermek, öğütte bulunmak için ortaya konulmuşlardır. Deyimle atasözünü ayıran en önemli nitelik budur. Meselâ: "İşleyen demir ışıldar" atasözüdür. Çalışmanın önemini anlatmaktadır. Bu yargı dünyanın her yerindeki insan için geçerlidir.


e) Deyimlerin çoğunda kelimeler gerçek anlamından çıkarak mecaz anlam kazanmışlardır. Çantada keklik, ağzı açık, kulağı delik, abayı yakmak, devede kulak, hapı yutmak, fol yok yumurta yok, hem nalına hem mıhına, ne şiş yansın ne kebap, ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuğun var?


Bazı deyimler ise anlamlarından çıkmamışlardır: Çoğu gitti azı kaldı, ismi var cismi yok, adet yerini bulsun, Allah bana ben de sana, yükte hafif pahada ağır, özrü kabahatinden büyük, dosta düşmana karşı, iyi gün dostu, canı sağ olsun ..


f) Deyimler cümlenin öğesi olabilir, cümlede başka görevler de alabilir:


Üzüntüsünden ağzını bıçak açmıyordu. (Yüklem)


Damarıma basmadan konuşamaz mısın? (Zarf tümleci)


Aslan payı ona düştü. (Özne, isim tamlaması)


O, dik kafalı biridir. (sıfat tamlaması, sıfat)


g) Kafiyeli deyimler de vardır:


Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı


DEYİM AKTARMASI: Ad aktarmasını açıklarken söylemiştik. Bir kelime söylenir; ancak, başka kelime kastedilir. Buna "anlamsal aktarma" diyoruz. Ad aktarmasında; söylenilen kelime ile kastedilen kelime arasında benzerlik ilişkisinin "olmadığını" ifade etmiştik. İşte, bir kelimeyi söyleyip başka kelimeyi kastederken, bu söyleyiş, bir benzerlik ilişkisiyle yapılırsa, bu tür aktarmalara deyim aktarması denilir. Kısacası; kastetme anlatım şeklinde; benzerlik olursa deyim aktarması, benzerlik almazsa ad aktarması meydana gelir. * Çınarlar, kahvenin önünde derin bir sohbete dalmıştı. "çınarlar" ile "yaşlı insanlar" anasında benzerlik kurulmuş. * Tatilimizi ölü denizde geçirdik. "durgun" yönüyle "ölü" ile "deniz" arasında benzerlik ilişkisi kurulmuştur. DEYİM AKTARMASI ÇEŞİTLİ METOTLARLA YAPILIR: a- İnsana ait organ adları, yakıştırma yoluyla doğadaki diğer varlıklara aktarılır. * Testinin boğazı kırıldı. (Testinin "dar" yeri ile "insan boğazı" arasında yan anlamdan hareketle benzerlik kurulup aktarma yapılmış.) *Makinenin kolunu dikkatli tutmalısın. (Makineyi çalıştırmaya yarayan "alet" ile "insan kolu" arasında yan anlam yoluyla benzerlik kurulup aktarma yapılmış. *Dağın sırtına kar yağdı. ("Dağın, diğer bölümlere göre daha yüksek olan kısmı" ile "insanın sırtı" arasında yan anlam yoluyla benzerlik kurulup aktarma yapılmış. b-İnsana ait bazı özellikler doğadaki varlıklar için kullanılır. *Yorgun yollarla arkadaşlığım bitmedi. ( "Yol" insan gibi düşünülüp benzetme yapılmış ve "yol'a" insan özelliği olan "yorgunluk" özelliği aktarılmış. *Kel tepelerin, derhal ağaçlandırılması gerekir. ("Tepeler" insan gibi düşünülüp benzetme yapılmış ve "tepeler'e" insan özelliği olan "kellik" özelliği aktarılmış. *Oradaki kör kuyunun kapağını kapatın. ("Kuyu" insan gibi düşünülüp benzetme yapılmış ve "kuyu'ya" insan özelliği olan "körlük" özelliği aktarılmış. c-Doğayla ilgili bazı öğeler insan için kullanılır: *O, ne tilkidir, bir bilseniz. ("O" yani "insan", "tilki" gibi düşünülüp benzetme yapılmış ve insana, tilki'nin özelliği olan "kurnazlık" özelliği aktarılmış. *Adam, yemeğe kurt gibi saldırdı. ("Adam" yani "insan", "kurt" gibi düşünülüp benzetme yapılmış ve adama, kurtlar'ın belirgin özelliği olan "saldırmak" özelliği aktarılmış. *Salih, bu olayda çok hafif davrandı. ("Salih" yani "insan", "kiloda ağır olmayan maddeler" gibi düşünülüp benzetme yapılmış ve Salih'e, madde ile ilgili olan "hafiflik" özelliği aktarılmış. *Mehmet, bize, sert davranmasının nedenini açıklasın. ("Mehmet" yani "insan", "yumuşak olmayan maddeler" gibi düşünülüp benzetme yapılmış ve Mehmet'e, madde ile ilgili olan "sertlik" özelliği aktarılmış. *Samet kadar pişkin adam görmedim. ("Samet" yani "insan", "yeterince pişmiş yemek" gibi düşünülüp benzetme yapılmış ve Mehmet'e, yemek ile ilgili olan "pişkinlik" özelliği aktarılmış. *Bu öğrenciler, pırlanta gibidir arkadaş. ("Bu öğrenciler" yani "insan" "bir ziynet eşyası olan pırlanta" gibi düşünülüp benzetme yapılmış ve öğrencilere, pırlantanın özelliği olan "değerli oluş" özelliği aktarılmış. d-Soyut - Somut Anlam Aktarımı: Dilimizde, bazı soyut kavramlar, aktarma yoluyla somut kelimelerle anlatılmış ve bunlar zamanla kalıplaşmıştır. Bunlarda, benzetme ilişkisi de yoktur. Buna rağmen, ad aktarması değildirler; çünkü, bunlar, dilimizdeki deyimlerde yoğunlukla bulunmaktadır. *Bu günlerde seninkinin etekleri zil çalıyor. ( "Etekleri zil çalıyor." ifadesindeki "etek" ve "zil" kelimeleri aslında, anlamca somut olmasına rağmen, fiille birleşip (çalmak), cümlede soyut anlamlı "sevinmek" kelimesinin yerine kullanılmıştır.Somut anlamdan soyut anlama aktarma örneği gördük. *Burak, tabansızın biridir. ( "Taban" kelimesi aslında, anlamca somut olmasına rağmen, cümlede soyut anlamlı "korkak" kelimesinin yerine kullanılmıştır.Somut anlamdan soyut anlama aktarma örneği gördük. *Çok açlık çektiler. ("Açlık" kelimesi aslında anlamca soyuttur. "Karnı acıkmak, yemek arzusu duymak" anlamındadır. Cümlede, bir başka soyut anlam kazanmıştır. Bu cümledeki anlamı "fakir olmak" şeklindedir. Soyut anlamdan soyut anlama aktarma örneği gördük. *Burnundan yanına yaklaşılmıyor. ("burun" kelimesi aslında, anlamca somuttur. Cümlede, anlamca soyut olan "gururlanmak" yerine kullanılmıştır. Somut anlamdan soyut anlama aktarma örneği gördük. *Biz evde dört canız.("can" kelimesi aslında, anlamca soyuttur. Bu cümlede anlamca somut olan "kişi, adam, fert" yerine kullanılmıştır. Soyut anlamdan somut anlama aktarma örneği gördük. Aşağıdaki ifadelerdeki aktarmaları, soyut anlam-somut anlam açısından inceleyiniz: *O adam çok kafasız biridir. *Senin yaptığına, deveye hendek atlatmak, derler Sinan. *Ben, Mehmet Emin Yurdakul'un şiir kapısında piştim. *Son romanıyla sanat dünyasında iyice yükseldi. *Ben sana çok kırıldım açıkçası. *Senin yaptıklarına bozulmayıp da ne yapsaydım. *Burada dayılanmanın gereği yoktur.


DEYİMLERİN HAYATI


Dil, insanlar arasında iletişimi sağlayan bir araç olarak tanımlanmıştır. Dilin kullanımı insanlık tarihiyle başlamış daha sonra zamanla gelişmiştir. Zaten insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özellik de aralarında bir iletişimin olması değil midir? Bu iletişim önceleri sadece konuşma iken zamanla yazının icadıyla birlikte yazışmaya kaymıştır.


Ve yazı zamanla insanların vazgeçilmezi olmuştur. Tabii ki konuşmayı bırakmamış, yazının önem kazanmasıyla konuşma da başka bir vadide önemini devam ettirmiştir. Ortaya iki dil çıkmış biri yazı dili diğeri de konuşma dili. Mektuplar da bu güzelliğin ürünü değil mi? Hasretin ve gurbetin tesellileri mektuplar. Sevgiliye duyulan sevginin en güzel sözcüklerle yansıtıldığı mektuplar... Aslında iletişimde mektup başlı başına bir güzelliktir. (Zamanla eski önemini yitirmiş olsa da)


İnsanlar birbiriyle iletişim kurarken sözcükleri değişik anlamlarıyla kullanmışlar, sözcüklere değişik anlamlar yüklemişlerdir: Mecaz anlam, gerçek anlam, terim anlam, yan anlam, deyim anlam…


Evet, bilerek ya da bilmeyerek insanlar bu anlamları konuşmalarında ya da yazıklarında kullandılar/kullanıyorlar. Mesela merak etmişimdir hangimiz kullandığımız deyimlerin anlamını ve ortaya çıkışlarını biliyoruz? Bazen dilimize geldiği gibi söyleriz deyimleri( hatta kullandığımız sözcüğün deyim olduğunu bilmeyiz bazen).


Deyimler anlam deryaları. Deyimler mana hazinesi. Deyimler dilin hayatı. Sanatçılarımız bu deryadan, hazineden, her zaman faydalanmış ve en güzel şiirlerini, yazılarını bu sözcüklerle oluşturmuşlardır. Ve gerçek sanatçılar bu deyimlerin hikâyelerini bildiği için bu sözleri kullanıp adeta lafı gediğine koymuşlardır.


Bazı deyimlerde görülen özgürlüğe rağmen, onların kurulması dil, kendi içerisinde bazı kurallara dayanıyor. Deyimlerin yapıların özellikleri, temellerin türü ile bağlıdır.


Türk deyimlerinin kaynakları


Bütün türk deyimleri iki farklı kaynağı olan iki gruba ayrılır: türk kökenli deyimler ve yabancı dillerden gelen deyimler. Onlardan çoğu kendi türk dilinde yapmıştı veya eski zamanlardan, atalarından gelmişti.


Mesela:


«süt dökmüş kediye dönmek yapacak» - daha önemli işi olmak demektir


«tabakhaneye bok yetiştirmek»


«o taraklarda bezi olmamak»


«şeytana pabucunu ters giydirmek»


Deyimlerin zamanını ve çıktığı yeri saptamak zor, bu yüzden onların nerede ve ne zaman meydana geldiği sadece tahmin edilir. Daha kolayı ise deyimlerin kaynağı öğrenmek. Mesela türk edebiyatı deyimleri ile çok zengindir:


Deyimlerin klasifikasyonu:


Bazı bilim adamları deyimleri 3 temel türe ayırır: eklemenin deyimleri, birliğin deyimleri ve birleşmenin deyimleri.


1.Hiç ayrılmayan kelime takımıdır. Onların anlamı onların lügatinın birleşiminden ve parçasından bağlanmıyor.


2. Bütünün anlamı sözlerin manası ve iç anlamı ile bağlıdır.


3. Çoğu söz takımı kendi dil sistemi ile sınırlıdır ve sadece belirli kavramlarla kullanılabilir.


DEYİMLERİN TERCÜME ÇEŞİTLERİ


Teori olarak deyimler yabancı dillerden çevirmek için özel bir ölçütle ayrı bir klasifikasyon bulmak ve gruplara ayırmak lazımdır. Ama her grupta deyimin anlamı anlatmak için renkli bir ulus olmak lazımdır.


Her dilin kendi içindeki planında iki parçası vardır: genel veya evrensel, etnik yönden düşünce mantıkları birbirlerine benzemeyen bütün dünyanın dilleri bir araya toplandığında , kendine özgü oluşu gösteren diller diğerlerinden ayrılmaktadır. Deyimler hakkında her kategoriyi açmak için farklı teoriler vardır. 60lı ve 70li yıllarda Türkiyede deyimlere büyük ilgi göstermekteydi. Genelde yazarlar yorum ve çevirme ile çalışıyorlardı.


Ç
evirme


Deyim, çoğunlukla birden çok sözcükten oluşan ve sözcüklerin temel anlamları dışında, yeni, benzetmeli bir anlamı yansıtmak üzere kullanılan öğelerdir. Elçin profesör deyimler arasında gramer olarak 11 tür ifade ediliyor:


infinitiv (haber almak «получить известие» (букв, взять известие)
fiil zamanı değişiyor (каş yaparken goz cikardi «медвежья услуга» (букв, выколоть глаз, выщипывая бровь)
deyim fiiller ve isim dolaylı tümleç biçiminde kullanır (anasindan emdigi siit burnundan gelmek «испытывать трудности»)
fiil şablon gibi kullanılır ( vur patlasin çal oynasin «жить, наслаждаясь и развлекаясь»)
deyimler fiil olmayan (kel başa şimşir tarak «совершенно бесполезная вещь, лысому расческа» )
kelime grubu emir ile («dansi başina Молодец!»)
isim emir eki ile («eli boş с пустыми руками»)
tekrarlama (çocuk çocuk «дети, детвора»)
aynı kökenli kelimelerin tekrarlaması (boşu boşuna «напрасно, зря»)
deyimler kıyafet ile (azicik a§im, kaygmz ba§im «довольствоваться малым»)
fiilde olumsuzluk (agzini bicak аçmamak «не вымолвить и словечка»)

Deyimleri çevirmek için genelde iki tür kullanılır:


1. Kesin ve dolu uygunluk (mana +anlam + yapılış) – ‘deyim çevirmesi’, aynı veya çok yakın deyim. (adam sarrafi «знаток человеческих душ»)


2. Benzer yapılışlı, karşılığı olmayan ve sözlüğün düzeni ile çevrilemeyen – ‘deyim çevirmesi değil’ adı vardır. Bu gibi durumlarda bu deyim basit cümle olarak çevirebilir. Deyimler başka karakteristik, belirti olarak daha küçük gruplara ayırılır. (adam iistiinde saksagan vur beline kazmayi «полная чепуха, ~ абракадабра»)


• Renkli oluş / renksiz oluş


• Atasözlerine benzeyen / atasözlerine benzemeyen


• Stil


• Dilin özellikleri


• Yazarın fikri


Karşılığı olarak deyimler ayrılır:


Karşılığın rastlaması


Diller içinde aynı veya çok yakın anlamlı deyimler vardır.Bu grupta diğer deyimlere göre sayıca daha az deyim vardır.


· Gramer gösterisi


· Birleştirme


· Milli özelliği olmayan


· Kullanma


Kısmen karşılığın rastlaması


Birinci gruptaki kurallara benzeyen deyimler bazı anlamalarda farklı kabul edilir.


At gibi çalışmak –работать как лошадь


Domuz gibi yaşamak – Жить как свинья


Kurt gibi kızgın – Сердитый как волк


Kurt gibi aç –Голодный как волк


Köpek gibi üşümek –Замерзнуть как собака


Köpek gibi ölmek – Умереть как собака


Köpek gibi kıskanç – Завистливый как собака


Tavşan gibi ürkek – Труслив как заяц


Tavşan gibi korkak – Боязлив как заяц


At gibi güçlü –Выносливый как лошадь


Kedi gözlü – Глаза как у кошки


Deyimin göreceli karşılığı


Bu deyimler aynı anlamdadır, ama biçim ve gramer olarak farklı kabul edilir.


Farklı dillerde insanlar farklı imgeler ve deyim çevirken milli imgesini hesaba katmaları gerekmektedir.


Parmakla sayılacak kadar az – кот наплакал


Sıcapı sıcağına – по горячим следам


Yer yarıldı içine girdi - Как корова языком слизала


Bireysel karşılığı


İki dil arasında aynı veya benzeri bulunmayan tercüman bazen kelime yapımını kendi yaratabilir. Bu şekilde maksimum deyim özellikleri katmak gerekir. Uzman gerekli model ve araç kullanırken yeni deyimler yaratıyor. Eğer hayatta bu varyantı kullanacaksa ve dil arasında yaşatacaksa, tercümanın işi başarılıdır.


Bazı insanlar, sözlerin tercümesi yapılırken milli özelliklere bakmadan ilk kelimeleri almış, ama o zaman anlam kayboluyor. Mesela Rus dili içinde imge türk dilinde tam tersine anlam var ve tam anlamak için Türk kültürüne yakın kelimeler kullanmak gerekir. Bu yüzden bu deyimler için başka karşılıklar arıyoruz.


Balık kavağa çıkınca – как рак на горе свистнет


Köpekler güler buna – курам на смех


sakız gibi yapışmak – как банный лист


Sudan ucuz – дешевле грибов


Bügünlerde çoğunlukla yerli ve yabancı dil bilimciler Vereşagin, Dobrovolskiy, Kostomarov, Mokiyenko, Meleroviç, Teliya, Rayhşteyn, Maslov, Vorobyov gibi ve başka bilim adamlar kendi bilim işlerini deyim konusuna ve bu gelişmeye adadılar. Dil içindeki değişmeleri yapan değil, dil ve kültür, dil ve toplam, dil ve psikoloji arasında bağlantısı ve değişmesi daha büyük ilgi uyandırıyor.


Deyim biçimi insanın duyguları ve düşüncelerini daha açık anlatıyor, gösteriyor.


Hepsi biliyorlar nasıl yazılı olarak kendilerini heyecanlı hale getirmeyi, deyim olmadan bunu yapmak daha zordur. Dünyanın teknolojik gelişmesi, «duygusuz insan duygusuz dünyada» belgi ile yaşayan, son hadde program topladığın hayatta canlı temaslara insanlar arasında az yer kalır. Mektuplaşma biçiminde yazılan eser geçmişte kalmış, heyecan göstermek ve birbirine iç dünyasını göstermek şimdi pöpüler değil ve hatta görgü kurallarının sınırları dışında kalır. İnsanlık yazılı olarak kendinin heyecanını göstermek için şimdi işaret kullanıyor, mükemmel betimleme deyim biçiminde unuturken...


Yapıldığın incelemesi


Yapıldığın incelemesi konuşanın ifade gücünün aracılarının anlayışı daha geniş yapıyor ve hangi yöntemlerle dili daha canlı ve renkli yapmaya yardım ediyor. Rus bilim adamları için Türk deyim konusu daha yeni konusudur. Ama az tecrübeye rağmen deyimler eğitimde büyük bir rol oynuyor ve çok bilimci için gösteriyor:


· Öğretmenin pratiğinde,türkçe yabancı dil olarak.


· Üniversitelerin programlarda deyim bilimi, dil kültürü ve ülke coğrafyası.


· Sözlükçülüğün ve deyimciliğin pratiği.


· Çevirinin teori ve pratiği.


Türk dili bilgisinde deyimler ayrı bir bilimsel disiplin olarak, deyimbilim, sadece XX yüzyılın sonunda meydana gelmiş ve Sabagat Emir, Ömer Asım Aksoy, Aydın Dağpınar gibi bilim adamların işleriyle sağlandı.


Türk deyimler arasında idyomatik deyimler, atasözler ve deyimler ayrılma problemi büyük rol oynuyor. Bazı dil bilimiciler bir deyim en az iki kelime içermelidir diyor. Başka Doğan Aksan, Mehmet Hengırmen, Metin Yurtbaşı gibi diyorlar ki deyim bir kelime halinde de kullanabilir.


Örnekler
: akıntıya kürek çekmek, çam devirmek, çanak tutmak, gönlünden geçirmek, göz atmak, kulak asmak, kulak vermek, çantada keklik, devede kulak, yağlı kuyruk, yüz görümlüğü.


Dil öğrenimi yan yana koyup bilim yenilik veriyor, onu zenginleştiriyor. Dilleri karşılaştırken sadece ayrı ve farklı biçimlerde değil, eşsiz özelliği bulmak içinde biçimi ve kaynakları önemlidir.


Milli mantalite ve aktüalite derecesi inceleniyor ve fayda ikisi dillere için veriyor.


Ulusların deyimleri


Bu gruba en yaygın ve en sık kullanılan deyimler ait olur. Bu deyimler tarih (antik), edebiyat ve efsanevi kaynaklardan doğar, çoğu ulusun dillerine gelmiş. Dilden dile aktarırken, insanın düşünce ortalığı, bazı sosyal hayatını benzeşme, bilim sanat gelişme, düşünce emeğinden dolayı bütün dünyada aynı deyimler vardır. Ama tercümanın işi için kopya yapmasına rağmen her deyim sözlük ile kontrol etmesi gerekmektedir.


Mitolojik kökenli örnekleri:


"Göğün dikiş yeri"


"Saman oğrısı" / "Saman hırsızı"


"Tanrının ayak izi"


Deyim çevirmesi değil


Eğer benzen yapılışı, karşılığı yoksa, tercümanlar bütün varyantlar muayene ettikten sonra ve hiç ihtiyaç bulmadan son varyant kullanabilir. Leksik olarak çevirilir, ama bu şekilde sık sık kayıpları var: anlatımsal nüans farklı metin anlamı. Bu yüzden uzmanlar bu yaklaşık çevirmesi sadece olağanüstü önlemlerde kullanıyorlar. O da bir kaç gruplara ayrılır:


Kelime hazinesi çevirmesi


Sert kelime hazinesi çevirmesi genellikle kullanıyorlar. Eğer deyim iki parçası var, birinci parçada kendi deyim, ikinci parçada ise kavramı basit kelimeler ifade edilir.


Bu şekilde en sık eş anlamlı deyimler çevirilir, o zaman da anlamı kaybolur. Özgür çevirme deyimler tarzı kalmaya çalışıyorlar, ama herhalde orijinal ve yeni varyant farklıdır.


Tek kelimeyle bu çevirmede ayrı tarafları ve elementler aktarmaya çalışmalıyız.


Geçirmesini yapmak


Bir önceki çevirme işe yaramıyorsa geçirmeyi veya kelimesi kelimesine çevirmesi tercih edilir. Bu gibi durumda okuyucuya sadece deyimelerin anlamı veya temel açıklamak lazımdır. Geçirmesi için önkoşul olarak yeterli anlamın gerekçesi olmalıdır:


1. Eğer deyimlerde mecaz anlamı varsa


2. Atasözlerin biçime benzeyen deyimler


3. Gizli anlamı olmayan


4. Dilin taşıyıcısı anladını kanısında varmak


Eğer bu sıra ile yazılan kuralları yapmazsa geçirmesi anlamsız söz kalabalığı olarak ve insan onu yanlış anlayabilmektedir.


Betimleme


En az kullanan türdür. Bu türde deyimi metin olarak anlatmak gerekir: açıklama, kıyaslama, betimleme veya yorumlayış bütün en yakın, kısa ve açık şekilde anlatan araçları yardım için kullanılır. Metinde bunu çevirmenin yolu bağımsız olarak anlamı yok ama herhalde tercüman deyimler genel konuya ve uygulamaya çalışır ve metini organik bir bütün olarak okumalıdır.


SONUÇ:


Bugüne kadar zamanını deyimlere sadece halk dillerinde değil , ciddi işlerde , teorik sosyo-politik konularda , bilimsel mevzularda da rastlayabilirsiniz.


Deyimler konuşmaya renk ve can veriyor, başkasının düşüncelerini öyle açık seçik anlatıyor ki, kişinin içindeki duyguyu aynı derece ile hissettiriyor.


Yabancı dillerden deyimler çevirmek zor olabilir. Bir dilinin zenginligini ve gücünü ve asıl özelliklerini koruyarak deyim çevirisi yapabiliriz. İnsan ama sadece insan tümüyle anlamak ve tercüme yapabilmek yeteneğine sahiptir. Bilgisayar veya başka herhangi makina bu sayısız kuralları , kültürü ve adetleri hafızasına alıp insani duyguları böyle kelimelerle’yı ifade edemez.

Сохранить в соц. сетях:
Обсуждение:
comments powered by Disqus

Название реферата: T rk deyimler ve T rk dilinde onlar n rol d r

Слов:5035
Символов:58957
Размер:115.15 Кб.